beyaz geceler
Deneyim,  Kişisel Gelişim

Fyodor Dostoyevski – Beyaz Geceler Kitap Yorumu

Beyaz Geceler; 1848 yılında yayımlanmış, 19. yüzyıl Rus yazarlarından Fyodor Dostoyevski‘nin kısa öyküsüdür.

Dostoyevski’nin ilk eserlerinden olan Beyaz Geceler’de hayalperest bir adamın dört günlük aşkı anlatılır.

Öykünün yalnız ve hayalperest anlatıcısı, Petersburg’un beyaz gecelerinde sokaklarda dolaşırken Nastenka adında bir genç kızla tanışır. Nastenka da bir o kadar yalnızdır.

İkinci buluşmalarında aralarında bir dostluk doğar; Nastenka, ona yaşamöyküsünü anlatır: Aşık olduğu genç adam, bir yıl sonra geri döneceğini söyleyerek Moskova’ya gitmiş ama aradan bir yıl geçmesine karşın tek bir mektup bile yazmamıştır.

Oysa Nastenka; aşık olduğu insanın hep döneceği günü beklemiştir.

Nastenka; saf ve temiz bir kalbi olan, duygularını en sahici şekilde derinlerde yaşayan ve bunu gizleyemeyen, aşkı uğruna gururunu hiçe sayan bir genç kızdır.

Uzun zamandır böylesine güzel ve dokunaklı bir aşk romanı okumamıştım. Öyle ki hiç bitmesin istedim. Kitapta; karşılıksız aşk ve koşulsuz sevgi başarılı bir şekilde okuyucuya hissettiriliyor. Aşkın ne kadar güçlü bir duygu olduğu ve insanın aşkı için nelerden vazgeçebileceği yalın bir dille anlatılmış. Aynı zamanda kitap oldukça sürükleyici.

Romanda; bir insanın birine derinden bir aşk duyduğunda, karşısındaki insan onu incitse de ona içten kızamadığını görüyoruz. Birini kendinden çok sevmek; o kişiyi kendinden üstün görmek ve yüceltmek demektir.

Nastenka da aşkına karşılık bulamayınca, kendisini koşulsuz seven ve onu hiç kırmayan bir adamın duygularına karşılık vermeye niyetlense de sonunda yine, döneceğini söyleyip kendisini hiç arayıp sormayan ve onun duygularını umursamayan bir adama yenilir ve yaşadığı tüm kötü günleri bir anda unutup aşkının peşinden gider.

Kitabı herkese tavsiye ediyorum, mutlaka bir yere not edin.

Kitaptan en çok beğendiğim alıntılar:

Bir kadının zeki oluşu, hiçbir zaman kötü bir puan değildir, üstelik güzelse, bu çok daha iyidir.

Düşlere dalıp gitmek bazen ne iyi şeydir!

Böylesine güzel bir gökyüzü altında gerçekten kötü insanlar, huysuz ve güvenilmez insanlar nasıl var olabilir?

Basit bir iskemlenin eski yerinden farklı bir yere, başka bir biçimde yerleştirilmesi keyfimi kaçırır, dünyaya küsecek derecede çileden çıkmama neden olabilirdi.

Eğer kolumun titrediğini hâlâ hissediyorsanız, bunun nedeni, şimdiye kadar sizin kadar güzel bir hanımın elleri tarafından tutulmadığı içindir.

Kendimi, yedi mühürlü bir çekmecede bin yıl hapis kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuşan Hazreti Süleyman’ın ruhuna sahipmişim gibi hissediyorum.

Zaten insanlar mutsuz olmadıkça, başkalarının mutsuzluğunu anlamıyor. Mutsuz bir insanın hassasiyeti çok daha güçlü oluyor. 

Ebru Bektaşoğlu

 
 
 
       

Facebook Yorumları

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir