sabahattin ali kürk mantolu madonna
Deneyim,  Kişisel Gelişim

Kürk Mantolu Madonna’dan 24 Muhteşem Alıntı

Sabahattin Ali‘nin 1943 yılında yayımladığı ”Kürk Mantolu Madonna” romanı, günümüzde en çok ilgi gören ve en çok satan kitaplar arasında yer alıyor. Roman; aşk, yalnızlık ve yabancılaşma temaları etrafında şekillenmektedir.

Edebiyatımızın en önemli romanları arasında gösterilen ”Kürk Mantolu Madonna” özellikle son yıllarda sosyal medyada çok popüler olmuştu. Pek çok kitapsever, bu romanı okumasa bile mutlaka romandan bir alıntıyı hatırlamaktadır.

Hem gözlem yeteneğine ve güçlü kalemine hem de başarılı ruh tahlillerine hayran olduğum Sabahattin Ali’nin ”Kürk Mantolu Madonna” romanından hafızamda en çok yer edinen alıntıları okumanız için sizinle de paylaşmayı istedim. Umuyorum ilgiyle okursunuz.

-Seni seviyorum. Deli gibi değil, gayet aklı başında olarak seviyorum.

-Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin.

-Bir kitabı okurken geçen iki saatin, ömrümün birçok senelerinden daha dolu, daha ehemmiyetli olduğunu fark edince insan hayatının ürkütücü hiçliğini düşünür ve yeis içinde kalırdım.

-Bir ümidim yok. Bu sondu. Artık hiçbir şeyin değişmesine imkan yok, lüzum da yok.

”Ben böyleyim işte!” dedi. ”Ben garip bir kadınım. Benimle ahbaplık etmek isterseniz birçok şeylere tahammüle mecbur kalacaksınız.”

-Benim beklediğim aşk başka! O bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka; istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilmez bir istemek!

“Berlin’de yalnızsınız değil mi?” dedi. “Tamamen yalnızım… Ama Berlin’de değil… Bütün dünyada yalnızım… Küçükten beri…”

-İnsanlara ne kadar muhtaç olursam, onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.

-İçimde yarı kalmış bir konuşmanın üzüntüsü vardı.

-Yalnız onun yanındayken içimi müthiş bir korku, onu kaybetmek korkusu sarardı.

-Hayatımda hiç bu kadar mesut olduğumu, içimin bu kadar genişlediğini hatırlamıyordum. Bir insanın diğer bir insanı, hemen hemen hiçbir şey yapmadan, bu kadar mesut etmesi nasıl mümkün oluyordu?

-İnsanlar nedense daha ziyade ne bulacaklarını tahmin ettikleri şeyleri araştırmayı tercih ediyorlar. 

-Bir insana bir insan herhalde yeterdi.

“Şimdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çağırsan gelirim…” dedi. 

“Nereye çağırırsan gelirim!”

-Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak.

-Niçin seninle bir pencere kenarında oturup konuşamıyoruz? Niçin rüzgarlı sonbahar akşamlarında, sessizce yan yana yürüyerek ruhlarımızın konuştuğunu dinleyemiyoruz? Niçin yanımda değilsin?”

-Dünyada bir tek insana inanmıştım. O kadar çok inanmıştım ki, bunda aldanmış olmak, bende artık inanmak kudreti bırakmamıştı. Ona kızgın değildim. Ona kızmama, darılmama, onun aleyhinde düşünmeme imkan olmadığını hissediyordum. Hayatta en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı; çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.

-Mevcut olmayan bir şeye malik olalım derken mevcut olanları kaybettik.

-Şimdi aramızda noksan olan şeyin ne olduğunu biliyorum. Bende inanmak noksanmış.

-Zaten küçüklüğümden beri saadeti israf etmekten korkar, bir kısmını ilerisi için saklamak isterdim. Bu hal gerçi birçok fırsatları kaçırmama sebep olurdu, fakat fazlasını isteyerek talihimi ürkütmekten her zaman çekinirdim. 

-İnsanlar birbirinin maddi yardımlarına ve paralarına değil, sevgilerine ve ilgilerine ihtiyaç duyarlar.

-Hayatta yalnız kalmanın esas olduğunu hâlâ kabul edemiyor musunuz? Bütün yakınlaşmalar, bütün birleşmeler yalancıdır.

-İlk defa gördüğümüz bir peynirin niteliği hakkında söz söylemekten kaçındığımız halde, ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz.

-Bütün üzüntülerimiz, kırgınlıklarımız, hiddetlerimiz, karşımıza çıkan hadiselerin anlaşılmadık, beklenmedik taraflarınadır. Her şeye hazır bulunan ve kimden ne gelebileceğini bilen bir insanı sarsmak mümkün müdür? 

Ebru Bektaşoğlu

 
 
 
       

Facebook Yorumları

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir