İvan İlyiç'in Ölümü
Deneyim,  Kişisel Gelişim

İvan İlyiç’in Ölümü Romanından Altını Çizdiğim 20 Alıntı

-Ne mi istiyorum? Acı çekmemek. Yaşamak.

-Belki de sürdüğüm yaşam, sürdürmem gereken yaşam değildir.

-Nasıl böyle utanmadan yalan söyleyebiliyorlar?

-Nasıl da acımasız, yok edici bir varlık şu insan; kendi yaşamını sürdürebilmek için ne çok canlı varlığı, bitkiyi yok ediyor.

-Bir hayat vardı; şimdi de gidiyor… Gidiyor ve onu tutmak elimde değil… Evet. Ne diye kendimi aldatayım?

-Bizim için kapımızı çalanın kim olduğu hiç önemli değildir, biz işimizin gereği neyse onu yaparız, kim olursa olsun herkese aynı şekilde davranırız, uygulamamız kişilere göre değişmez.

-Aksiliğe ya da canını sıkan, onu hırpalayan insanlara için için kızıyordu. Bu öfkenin onu yavaş yavaş harap ettiğini anlıyor ama öfkelenmekten alamıyordu kendini.

-Gerçekçi roman yaşamın içinden doğar. Gerçekçi yazar olayları gözlemler.

-Kıvılcımı söndüremezsen, ateşi zapt edemezsin.

-Kocasının kötü huylu, çekilmez biri olduğuna ve ona hayatı zehir ettiğine karar verdikten sonra kendine acımaya başladı. Kendine acıdıkça, kocasından daha çok nefret etti.

-Bir yıl gibi kısa bir evlilikten sonra, bazı iyi yönleri olmakla beraber, evliliğin gerçekten çok zor, ağır bir iş olduğunu anladı. İnsan, evlilik ödevini hakkıyla yapmak, yani nezih, toplumun uygun bulduğu bir hayat sürmek isterse, memurlukta olduğu gibi bir taktik bulmalıydı.

-Hep aynı şeydi. Kâh bir umut damlası kâh kuduran bir umutsuzluk denizi…

-Alınacak, yerleştirilecek, düzeltilecek bir şey kalmayınca bir şeylerin eksikliği duyulur, hayat biraz sıkıcılaşır gibi olduysa da yeni arkadaşlıklar, yeni alışkanlıklar imdada yetişir.

-Romanı eline aldı. Okumuyor, düşünüyordu.

-Fakat tuhaftır bir zamanlar çok güzel bulduğu anların hiçbiri artık öyle gelmiyordu.

-Çocukluğunda da, yetişkinliğinde de kimseye yaranmaya çalışmamış, yağcılık nedir bilmemişti.

-Hayata duyduğu bütün ilgi memuriyet dünyasıyla sınırlıydı.

-Unutarak mutluluğa erişti.

-Belki de manevi acıları, her şeyi gerektiği gibi yaşadığındandı.

-“Ne diyeyim? Ne desem, anlamayacak ki!” diye düşündü.

Ebru Bektaşoğlu

 
 
 
       

Facebook Yorumları

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir